Vacib : Lugatta luzumlu, yapılması gerekli, bırakılması mümkün olmayan demektir. Zaruri olan da kasdedilir. Fıkıhda, kat’i derecede bir delil ile sabit olmamakla beraber, kuvvetli delil ile sabit olan şeylere denilir. Vitir, bayram namazları ve kurban kesmek gibi… Yapılmaları sevab, terk edilmeleri ise azabdır. Kelam ıstılahında ise, yokluğu düşünülemeyen, varlığı zaruri ve kendinden olan demektir. (Kıyam bi nefsihi ) olarak Allah’ın zatına ait bir keyfiyettir. Vücudu mutlak ve kendiliğinden olan zata vacibul-vücud denir.
Vahdetu’l –şühud : Kulun vecd ve cem’ halinde masivanın mahvı ile sadece vahdeti görmesi . Zuhur ve tecellieden Allah’dan başka hiçbir şeyi görmemesi.
Vahdetu’l- küsud : Kast ve iradenin birleştirilmesi. Kulun kendi irade, düşünce ve arzusunu bırakarak Allah’ın iradesini kendi iradesi haline getirmesi.
Vahdetu’l-vücud : Varlıkların, mutlak vücudun yani Allah’ın esma ve sıfatı olduğu ve onda müstehlik bulunduğu kanaati, Herşeyin tek olan Allah’ın değişik tecellileri, zuhurları teayyünleri ve görünüşleri olduğu kanaatinde olan tasavvufi meslek
Vakar : Heybet, hilm, sabır, ağırbaşlılık ağır meşreplik
Vakta kim : ne zaman ki
Varto : Kuyu gibi oyuk ve derin yer; uçurum, tehlike
Vecd : Kast ve tekellüfsüz olarak kalbe gelen feys ve tecelli. İstiğrak. Dalgınlık. Zevk ve şevk Haleti
Vedia : emanet
Velayet : dostluk, yakınlık, hakimiyet. Bir şeyde tasarrufa selahiyettar olmak. Szlih bir kulun Cenab-ı Hakka manen yakınlık kazanması
.
Vera : Haramda bulunmak korkusuyla şüpheli şeylerden sakınmak
Vesvese : Şüphe, kuruntu.
Visal : Kavuşma
Vukuf-i adedi : Nakşi islahatındandır. Zikirde adede riayet demektir.
Vukuf-i kalbi : Nakşi ıslahatındandır Kalbin Allah’tan agah (uyanık) olması demektir.
Vukut-i zamani : Nakşi ıstılahatındandır. Her anda her halinden haberdar olmak demektir.
Vuslat : Kavuşma.