yazan ve çizen : egemen ilici
   editör : tuba bakaçhan

 

2000'ler

Dünya karanlık geçen uzun bir dönemin en bunalımlı yıllarını yaşıyordu. Dökülen kanlar, atılan bombalar, açlık, hastalıklar, yoksulluk ve tüm bunlara neden olan şeytani adaletsizlik had safhaya ulaşmıştı. Dünyanın dev metropollerindeki yüz binlerce insan çöplerden topladıklarıyla beslenerek hayatta kalmaya çalışıyordu. Bu metropollerden biri olan İstanbul’da sokaklarda yaşayan insanların sayısı artık on binleri bulmuştu. Izdıraplarla dolu bu çağın karanlığında, çekilen tüm çileyi, acıyı görüp hisseden ve yardım etmek için elinden gelen bütün çabayı gösteren Mehdi, o devasa İstanbul şehrinde, Üsküdar'ın çok eski mütevazı bir sokağında, köhne bir evde tek başına yaşıyordu.

O bir sanatçıydı, evinde resim yapıyor, elde ettiği tüm geliri ihtiyacı olan hasta, çocuk ve yaşlılara veriyordu. Çevresinde ise onun yaptıkları, kerametleri hakkındaki dedikodular artmaya başlamıştı. En yakın arkadaşları dahi bu dedikodulara katılıyordu. Mehdi yalnızdı. Kendisiyle hiçbir şey açıkça konuşulmuyor, sadece imalı birtakım sözler söyleniyordu. Etrafını tam bir ikiyüzlülükle ona engel olma çabasındaki insan çemberi sarmıştı. İnsanlar onu eleştirip geçmişini deşiyor ve Mehdi’yi ruhen yıpratmaya çalışıyordu.

Mehdi biliyordu ki bazen Allah insanları yaptıklarından vazgeçirmek için uyarılar gönderirdi. Bu uyarılar sayha ya da küçük sarsıntılar olarak görünür, Allah insanlarla onların anlayacağı dilde konuşurdu. Bu yüzden Mehdi, insanları yakında yaşayacakları zor döneme karşı uyarmaya devam etti. Kimse onu dinlemese de. Bu sahteliğe çanak tutan zihniyet Deccaldı ve bunun dışında kalabilen hiç kimse yoktu.

 

2018-2021

Bu yıllarda, laboratuvarda üretilmiş biyolojik bir silah dünyaya yayıldı. Dünya düzeninin iplerini elinde tutan küresel güç, nüfus planlaması için bir deneye kalkıştı. İnsan sayısını azaltmak üzere girişilen bu deneyde amaç birkaç on yıl içinde dünya nüfusunu beş yüz milyona indirmekti. Doğal kaynaklar tükenmiş, bu yoğunlukta bir nüfus artık gereksiz hale gelmişti. Robotların çağı başlayacak ve insan gücüne ihtiyaç iyice azalacaktı.

2022

Ortadoğu’daki savaş medyaya yansımadan devam etmektedir. 2022’ye gelindiğinde Ankara artık Ortadoğu politikasının çöktüğünü görür. Türkiye, Azez’in Doğu Halep’i, Batı’nın bombardımanıyla zayıflayan İşid’den geri alacak grupların üssü olmasını umar ama Azez Kürtlerin eline geçer ve Kürtler devlet kurmak için güçlü bir konuma gelir. Türkler bunu engellemek için kara birliklerini gönderir ve NATO’yla Ruslar arasında bir savaş riski doğar. Mehdi de Allah’tan gelen bir emirle Suriye’deki savaşa gider. Orada gösterdiği kerametlerle askerler arasında sivrilir. Allah’ın yardımıyla kendi kurduğu ordunun başına geçer.

“Karda sürünüyor bile olsanız Mehdi’nin ordusuna katılın.” (Hadis)

Mehdi cephede “Allahuekber” diyerek bütün düşman silahlarını tek tek susturur. Bunlar devam ederken bir Rus savaş uçağı Türk hava sahasına girer ve bir hava savaşı çıkar. Ankara NATO’yu savunmaya çağırır ve böylece Büyük Savaş başlar. Çin, İran ve Kuzey Kore Rusya’nın yanında savaşa girer. Otuz Nato ülkesi yanında İsrail de savaşa katılır. Savaş İdlib’den bütün dünyaya yayılır. Bu, iki kutuplu bir savaştır. Mehdi’nin gösterdiği mucizeye şahit olan İslamcılar ve antikapitalistlerle birlikte anarşistler de onun yanında yer alır. Yetmiş yılın birikimi olan yeni savaş makineleri ortaya sürülür. İklim silahları, hidrojen bombaları, ışınlanma ve robot teknolojileriyle dünyanın altı üstüne gelir. Dünyadaki insanların beşte dördü ölür. Savaş bittiğinde silahları kullanabilecek insanlar artık yoktur.

Her şey tıpkı Nuh’un hikâyesinde olduğu gibi tecelli eder. Nuh gemiden oğluna seslenir, “Gemiye bin, fırtına geliyor.” Oğlu, “Ben şu dağa sığınacağım, o beni sudan korur,” deyince Nuh, “Bugün Allah’ın esirgemesi dışında başka bir koruma yoktur,” diye cevap verir ve ikisi arasına dalga girer. Bu savaşta da Allah’ın esirgedikleri, İsa’nın ümmeti olmaya layık olanlar korunur. Bir yerde yıkım olduğunda bin kişi ölür, içlerinden seçilmiş belki bir kişi hayatta kalır. Savaş üç sene sürer.

2026

Savaşın ardından mucizeler her yerde görünür olur. Allah, savaş enkazını büyük depremlerle yerin dibine gömer. Doğa yeşerir, nehirler çağlar ve rahmet esintileri gelir. Savaşın izleri silinir. Dünyada kalan az sayıda insan mucizelere tanıklık ederek olup biteni seyrederken beklemeye başlarlar.

2027

Şüphesiz O, kıyamet-saati için bir ilimdir. (zuhruf 61)

Bu sırada Kudüs’te İsa tecelli ederek Mehdi’yle buluşur. Mucizeler devam eder ve geride kalan insanlar İsa’nın etrafında toplanmaya başlar, İsa’yı dinleyerek kitleler halinde İslam’a girerler. Deccal zihniyeti büyük savaşla kaybolur. Hakikat ehli veliler tek tek insanların başına geçer. Bu, Neml 40. ayette bahsedilen ilim sahiplerinin zamanıdır.

Elçinin gitmesinden sonra Süleyman, “Ey önde gelenler, onlar bana teslim olmuş Müslümanlar olarak gelmeden önce, sizden kim onun tahtını bana getirebilir?” diye sorar. Cinlerden bir ifrit, “Sen daha makamından kalkmadan ben onu sana getirebilirim, ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim,” diye cevap verir. Yanında kitaptan ilmi olan biri der ki, “Ben, gözünü açıp kapamadan onun tahtını sana getirebilirim.” Der demez Süleyman tahtı yanında bulunca, “Bu Rabbimin fazlındandır, O’na şükredecek miyim yoksa nankörlük edecek miyim diye beni denemekte olduğu için bu olağanüstü olay gerçekleşti,” der.

Taht, Yemen’den Kudüs’e ışık hızıyla gelmiştir. Bu önümüzdeki çağda da, maddeye hükmedebilen hakikat ehli insanlar varolacaktır.

 

Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler diye yarattım (Zariyat, 52) ayeti tecelli eder. Allah rahmetini yayar, mucizeler göründükçe yaşayanlar hayret ve hayranlıkla kuşatılır. İnsanlar, ilahi aşkla kalpleri erirken tüm varlıklarıyla şükür haline geçer. Bedenleri, gözlerin görebildiği bir nurla sarılır.

Eğer onlar, insanlar ve cinler yol üzerinde dosdoğru bir istikamet tuttursalardı mutlaka Biz onlara coşkun sulardan içirirdik. (Cin Suresi, 16-17)

Artık bir kötülük, günah, kötü bir huy dahi yoktur. Nasibinde o günleri görmek olan cimri, cömert; korkak ise cesur olacak, hayat cennetteki gibi belasız olarak ve bereketle devam edecektir. Milliyetçilik tarihten silinir, İsa Aleyhisselam dünya halklarının başında tek bir ulus-devleti yönetir. İnsanlık tek bir ümmet olur, halkların kardeşliği gerçekleşir.

Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse bana kulluk ediniz. (Enbiya, 92)

Adem Aleyhisselam önderliğinde de insanlar tek bir ümmetti:

İnsanlar, tek bir ümmetten başka değildi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş verilmiş bir söz olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu. (Yunus,19)

2030

Bu yıllarda artık doğaya dönülmüş olacak, doğaya zarar veren hiçbir şey kullanılmayacak, tarımcılık ve hayvanlarla yeni bir hayat başlayacak. Resulullah (SAV) bir hadisinde, bu zamanda yılanlarla çocukların birlikte oyun oynayacağından bahseder. Vahşi hayvanlar insanlara zarar vermeyecek; İslam, barış ve esenlik doğada görünür hale gelecek. Ayetteki “coşkun sular” tasvirinin bu düzlemdeki bir yorumu Zuhruf Suresi 33-35. ayettedir:

Eğer insanlar Allah'a karşı isyanda birleşip tek bir ümmet olacak olmasaydı, Rahman'ı inkâr edenlerin evlerine gümüşten tavanlar ve üzerinde çıkıp yükselecekleri merdivenler yapardık. Evlerine kapılar ve üzerine yaslanıp dayanacakları koltuklar ve daha nice çekici süsler de verirdik. Bütün bunlar yalnızca dünya hayatının metaıdır. Ahiret ise, Rabbinin katında muttakiler içindir.

 

Kötülük ve suç olmayacağı için şeri ceza hükümlerine de gerek olmayacak. Üzüntü, hüzün, korku, endişe olmayacak. İsa A.S. imamlığında Allah’a kulluk edilecek ve hakikat ehli, müminlere Allah’ı anlatacak. Marifetullaha ermiş derece derece müminler ile Bekabillah makamındaki veliler -Rabbaniyyun- mucizeler içinde bir yaşam sürecek. Ruhsal, manevi yetkinlik ile gelen güzellik ve kolaylığın yanında bugünün teknolojisi ilkel kalacak, hakikat ehlinin kerametleri ile dünya aydınlanacak. Beklenen bu çağda, İsa Aleyhisselam da Adem gibi tek bir ümmetin başında olacak.

Şüphesiz Allah katında İsa’nın durumu, Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı sonra ona ‘Ol’ demesiyle o da hemen oluverdi. (Al-i İmran, 59)

İsa Aleyhisselamın önderliğinde olan hakikat ehli -Rabbaniyyun- ve onlara yakın olan mümin halk yaşayacak. Onlar, Mücadele Suresi 22. ayettedir:

Allah onlardan razı olmuş, onlar da O’ndan razı olmuşlardır. İşte onlar, Allah'ın fırkasıdır. Dikkat edin, şüphesiz Allah’ın fırkası olanlar, felah ve umutlarını gerçekleştirip kurtuluş bulanların ta kendileridir.

Yeryüzünde Cennet tecelli edecek.

Kim Allah’a ve Resul’e itaat ederse, işte onlar Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, doğrular, şehitler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar. (Nisa, 69)